Thursday, December 28, 2006

Adım Eren. Eren Altık.
Bugün böbreğimi aldılar.

Açıkçası pek korkmadım ameliyat masasına giderken. Hatta “böbreğini vermek istediğine emin misin?” diye sorduklarında neredeyse “alın canım, ne işime yarıyor ki zaten” diyecektim. Ama korktum. Çünkü bunu deseydim, diğer böbreğim de “alınabilirdi”.

Hah-hah. Yaparım bazen böyle espriler. Ama narkozun altında 2.5 saat süren ameliyat sırasında aynı mizah duygusunu taşıdığımı zannetmiyorum. Kalktığımda hatırladığım iki şey, çişimi tutamadığım ve artık hayatımda büyük bir boşluk olduğuydu.

İşte bu yüzden Blog yazıyorum.
Hayatımda bir boşluk olduğu için.
Ve çişimi tutamadığım için tabi.

Bu arada hayatın berbat olduğunu söylemek istiyorum huzurlarınızda.

Mesleğim öğrencilik. Ne kadar şaşırtıcı di mi? Blog yazarı bir öğrenci. Ama merak etmeyin size bu sayfalarda asla “bugün okulda öğretmen çocuğun birine bezelye beyinli dedi, çok sinirlendim” gibi şeyler anlatmayacağım. Zaten derslere girmediğim için böyle şeyler de görmemiş oluyorum.

Bir gün hocanın biri bana gelip “Neden derslere girmiyorsun Eren” dedi. “Çünkü sen giriyorsun” dedim. Çok sinirlendi. Hemen elinden bir kağıt çıkartıp bana sıfır verdi Bunu neden yaptı anlamadım. Doğru cevabı vermiştim oysa.

Neyse, blog yazmamın nedenlerinden biri de, hayat felsefemi insanlarla paylaşmam. Aslında henüz hayat felsefem diye bir şey yok. Ama yine de paylaşacağım.

Mesela eski kız arkadaşım, kendisinin hayata dair çok sağlam düşünceleri vardı. Hele ki Kappa marka eşofmanlar hakkında. Hayatın berbat olduğunu bir kez daha hatırlatarak anlatayım:

Mağazadaydık. Ve Selin(eski kız arkadaşım) kendine eşofman seçiyordu. Bir, iki, üç, dört derken tam 19 tane eşofman denemişti. 20.yi deneyecekken bir anda durdu. Bir tür bilgelik gelmişti kıza. “Biliyor musun?” dedi bana. “İnsanların her biri de tıpkı birer kappa eşofman gibi. Bazısı kalçanı anlamsızca havaya kaldırır, bazısı sana yapışır, hayatını zehir eder, kimi eşofman ise sana bol gelir, taşıyamazsın. Ama yine de giymediğin milyonlarca eşofman vardır. Vitrinlerde görür bakarsın. Merak edersin hepsini, denemek istersin. Ama bazılarına para yetmez, ulaşamazsın. Hayatın boyunca ulaşamazsın. Öylece orada durup hayatını zehir ederler. Eline ise, denemek için bütçene uygun birkaç tane eşofman gelir ve hepsi de seni böyle gıcık eder işte.”

Vay be, çok derin bir felsefeydi. Açıkçası böylesine felsefi derinliği olan bir kızla çıkmaya devam edemezdim. O gün, o mağazada Selinden ayrılmaya karar verdim. Onun da aynı fikirde olduğunu düşünüyordum. Tesadüfe bakın ki zaten o da bundan 40 dakika önce benden ayrılmaya karar vermişti. Aslında teorik olarak ayrılmamıştık. Ama pratik olarak çekip gitmişti. Kendime geldiğimde hatırladığım iki şey, eşofman deneme görevini üzerime aldığım ve artık hayatımda bir boşluk olduğuydu.

İşte bu yüzden Blog yazıyorum.
Hayatımda bir boşluk olduğu için.

İlk blog için bu kadar yeter. Zira ileride yazılar eklendikçe bu blog altta kalacak, okurlarımın çoğu bu kısmı kaçırmış olacak. İleride bomba gibi haberlerle geri dönmek üzere gidiyorum, şimdilik hoşçakalın.
Bu arada, hayat berbat...

3 comments:

priss said...

Vee işte ardı sıra gerçekleşen kıyamet alametlerinden sonuncusu da karşınızda duruyor; Eren Bey'in kinayeli bir şekilde dünyayı kurtardığını iddia eden blogu !!!

Artık hiçbişeyin eskisi gibi olmayacağını hissedebiliyorum ve hayatın varolmadığına inanmaya başladığım anlamını bu blogda aramaya karar vermiş bulunuyorum...

Bu güzide platformun tüm blog camiasına,vatana millete hayırlı uğurlu olmasını diliyor ve Eren Beyciiime sevgilerimi,selamlarımı,hürmetlerimi ve başarı dileklerimi sunuyorum...bu arada bayram ne zmn yaa,yrn sabah mı acep :hmm:

Dieter Bohlen said...

31 aralık günü öğleden sonra bir ara yapmayı düşünüyorlarmış bayramı Priss Bey/hanım.

Bu arada filologlar "Nerde o eski bayramlar?" cümlesinin ilk olarak Üsküdarda bir balıkçı tarafından kullanıldığını ve bu cümleyle birlikte "Retorik" kavramının temellerinin atıldığını öne sürmektedirler. Onlarda hayatını böyle şeylerden kazanıyor işte.

Dieter Bohlen said...

Bu arada yaptığım araştırmalar sonucu sizin bayan olduğunuz öğrenmiş bulunmaktayım Priss hanım. Ben sizi erkek olarak tahayyül etmiştim, hatta direkt çay içmeye çağıracaktım, kısmete bakın. isterseniz yine gideriz tabi, fark etmez benim için yani. Yani hatta aradığınız şarkı filan varsa msninizi verin atayım, saygılar..