Wednesday, April 18, 2007

Havalimanı

Başını titrek ve ağır bir hareketle yukarı kaldırdı. Yüzüne dökülen saçlarını, iki saniye sonra geri geleceklerini bile bile umarsızca geriye attı. Gözlerini bir kez daha zemine dikti. Başını öne eğen bir kız, karşımda görmek isteyeceğim son şeydi belki ,ama bu durumda ona bunu söyleyemezdim.


"Neler olduğunu gördün değil mi?" dedi, "Yükseklerde yaşanan her ilişki gibi, bizimki de bir gün yerçekimine teslim olacaktı, bunu öngörebilmiştik"


"Evet" dedim, "olan oldu artık."

Omzunu silkti. Yüzünde yıllardır yanında olmaktan sıkılan sivilceleriyle uzaklara doğru baktı.

"Tüm ilişkilerin bir gün gelip çarpacakları kaya, her zaman bir yerden sonra kendini gösteriyor" dedi, "onu yok edemediğimiz için ilişkileri yok ediyoruz. Çarpmamak için, her şeyi ortadan kaldırıyoruz."

"Neyse artık, çaresine bakacağız" dedim. Karşımdakine kısa cevaplar verip bu olayın beni o kadar etkilemediğini belirtmek istiyordum.

Bir havalimanının bekleme salonundaydık. İkimiz de. Başkaları da vardı elbette. ama ikimiz, karşılıklı sandalyelerin metrelerce dizili olduğu o alanda, konuşanlardandık. Onun elinde bavullar vardı, yurtdışından yeni gelmişti.

"Çarpmamak için" dedi, "Çarpmamak için sürekli kendimizden bir şeyler feda ediyoruz. İleride üzülmemek için şimdi kendimizi üzüyoruz. Çarpmak dediğimiz şey bu değil miydi zaten?"

"Bilmiyorum, artık önemi de yok zaten" dedim.

Havalimanlarını severdim. Liman özelliğiyle pek çok sevenin buluşmasını, hava özelliğiyle de geri kalanların havasını almasını sağlardı.

Başını bir kez daha yukarı kaldırdı, bu sefer titrek değildi. Aslında başlarda biraz titredi, ama bu şekil titreyerek yatay hareketi devam ettirirken diğer yandan o vakur dikey hareketi gerçekleştirmek, bu kez o narin bedenini yormuştu. Düz bir şekilde başını yukarı kaldırdı.

"Neden böyle sakinsin" dedi, "Duyarsızlık mı seni bu hale getiren. Yoksa tahmin ettiğim gibi sevginin gücü mü kilitledi dudaklarını birbirlerine?"

"Ben gidip yenisini alırım" dedim, "sen yorma kendini, zaten pek de önemli bi şey değil."

"Lütfen bir şeyler söyle. Lütfen mantıklı bir şeyler söyle. Bu halin beni öldürüyor" dedi.

"Ya valla önemli değil, çıldırtma beni, alt tarafı bi cd çalar."

"Bir şey söyle, her şeye yeniden başlatacak, sönen ateşi canlandıracak bir şeyler söyle" dedi.

"Annecim tamam" dedim, "ucuz bi şeydi zaten o, arkadaşın uçağı birazdan iner, kapatıyorum ben. Görüşürüz."

Derken deminden beri yanımdaki sandalyede oturan adam ağzını açtı ve "Seni seviyorum" dedi.

Ben telefonda anneme, yeğenin bize gelip kırdığı cdçaların o kadar önemli olmadığını anlatmaya çalışırken, karşımda oturan kadın yanımda oturan adama ilişkileriyle ilgili bir yığın şey anlatmış ama yanımdaki adam sürekli susmayı tercih etmişti. Sonra anlamadığım bir şekilde her şey tatlıya bağlandı ve sarıldılar.

"Kafesinden çıkmış bir güvercin kadar mutlu hissediyorum" dedi kadın adama, başını bu kez yukarıya kaldırarak.

"Anne yeter artık" dedim, "madem o kadar meraklısın teyzemden al parasını o zaman"

"Bir daha ömür boyu ayrılmayalım" dedi kadın.

"Tamam" dedim, "Zaten her zaman görüşüyoruz."

"Bi tanem, seni seviyorum" dedi.

"Ben de" dedim ve telefonu kapattım.

Adam kadının göz kapağını öptü ve "ne zaman gözünü kırpsan beni hatırla" dedi.

Filmlerdeki gibi yoğun yaşayan insanları her zaman ibretle izlemişimdir.

Çifti sarmaş dolaş orada bırakıp arkadaşın geleceği uçağa baktım. Uçuş yarına ertelenmişti. Havamı aldım.

İyi geceler sevgili blog.