Thursday, May 17, 2007

Rejim Karmaşası

Bugün ciddi bir yazı yazacağım sevgili blog. Günlerdir ülkemiz kritik günler yaşıyor. Kritik aşamalardan geçiyoruz. Bildiğiniz gibi bugüne kadar bu konularla ilgili bir yorumda bulunmadım. Hep sustum, hep kendime sakladım. Ancak dayanabilirliğim de bir yere kadardı. Bunca yaşanandan sonra sizleri daha fazla düşüncelerimden mahrum bırakamazdım..


Öncelikle içinde bulunduğumuz durumu özetlemek gerekirse: Ahmet Gürdal'ın Korkunç Bekleyiş isimli kitabına belirttiği gibi; bir çıkarlar çatışmasının tam ortasında bulunuyoruz. Bugünkü kaosun, yarını düşünmemenin getirdiği rasyonel bir sonuç olduğu hepimizin görüşü. Ama Ahmet Gürdal'ın da Korkunç Bekleyiş kitabında değindiği gibi, ülkemiz sınırları içindeki kişilerin dahi şahsi çıkarları uğruna birbirlerini bu kadar yıpratırken, bu durumun en çok üzerimizden plan yaparların çıkarlarına hizmet ettiğini ne zaman anlayacağız.


Mesela şu an Amerika, ülkedeki karışıklıktan yararlanarak kaynaklarımıza ulaşmayı planlıyor.


Bu noktada Amerika'nın 1760 yılında Surinam ve 1834 yılında Kuveyt üzerindeki politikalarını da bilmek gerek. Ki bu konudaki bilgileri de çeşitli kaynaklarda bulabilirsiniz, mesela son okuduğum Korkunç Bekleyiş kitabında vardı bu bilgiler. Ayrıca Sırbistan'ın karışıklıktan yararlanıp antep'e girip baklava yemek istediğini de biliyoruz. Bunu, ilginçtir, onca hükümet yetkilisi bilmiyor, yalnızca ben, kahveden bir kaç arkadaş ve son kitabı Korkunç Bekleyiş'te de bu konuya değinen Ahmet Gürdal biliyor.


Mesela şu an Hindistan, yıllardır alttan alta kasaplara para verip inek yerine su aygırı kesmelerini sağlayarak hem değerlerini korumayı, hem de türk insanının midesini bozmayı
planlıyor.


Peki çözüm ne, öncelikle ülkenin ekonomisini düzeltmek ve refah seviyesini yükseltmek bir elzem diye düşünüyorum. Burası önemli, bunu dikkate almak gerekir. Ki ülkemizde eğitimsizlik oranının hala %35.4 olması, Ahmet Gürdal'ın Korkunç Bekleyiş kitabında da değindiği, önemli bir sorun. Bunu elbirliğiyle çözmemiz gerekir. Sonra da ülkemiz üzerinde plan yapanlara resti çekip, komşu ülkelerle ilişkimizi gözden geçirmeliyiz. Ayrıca vatandaşların kötü düşünmelerini engellemek için 24 saat arabalarla havaya aroma sıkılması sağlanmalı, ve ihtiyacı olan kişileri seratonin hormonu tedarik edilmeli. Ve akabinde tüm yurttaşlara emniyet kartı verilmeli, üzerine "emniyetiniz için zorda kaldığınız anlarda bu kartı çiğnemeden yutun" yazılmalı, eğer ciddiye alıp kartı yiyen çıkarsa da bunlar tespit edilip direkt sınırdışı edilmeli. Sonra her seçimde öküzlüğü tescillenmiş bir insanoğlu gizli aday yapılıp meydanlarda sürekli olarak bant kaydından "Sizin kanınızı alıp İstanbul'un 20000 kilometre dışında kuracağımız güzelim vampirköy sakinlerine yardım yapacağız sayın vatandaşlar" dedirtilmeli, bunu duyduğu halde bu kişiye oy veren insanlar da mimlenip alınlarına "%100 gerizekalıdır" yazısı yapıştırılarak sokakta dolaşması sağlanmalı ve bunların verdiği oyların 0.1 ile çarpılarak dikkate alınması karara bağlanmalıdır. Ayrıca gerizekalılık pek çok açıdan bir siyasi sembol olduğu için bu kişilerin kamusal alana girmesi de engellenebilir. Bu gibi önlemler ülkemizi istenen düzeye yaklaştıracaktır diye düşünüyorum..

Son günlerde bu konulara fena halde kafamı takmış durumdayım, ülkemizin gerçekleri ile ilgili pek çok kitap okudum(Mesela, Ahmet gürdal'ın Korkunç bekleyiş isimli kitabı da vardı bunların içinde ki hepinize tavsiye ederim) ve bilgilerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Mesela şu an Almanya, Karadeniz'e zehirli bir gemi yollayıp, halk o geminin içinde ne var diye merak ederken bölgeye sızıp 250.000 kişilik folklor ekibiyle horon tepmeyi planlıyor.

Onlar da ayrı bi manyamış.


İyi geceler sevgili blog.




3 comments:

cascarino said...

sevgili blog sahibi inal döner yada herneyse,
öncelikle yazıma senin yazdıklarına cevaben 'bu ne bu shit' diyerek başlamak istiyorum...bu ne bu shit...işte başladım,herneyse yazında bir tehdit küçümsemeciliği sezinledim sevgili döner...nedenmi?fatih sultan mehmet 1453 te bizans surlarına dayandığında bu doğu roma kalıntılarına yardıma kim gelmişti ,bilir misin sevgili dönerim?...the americans...hatta ve hatta amerikan etkisinde kalmış fatihin başyağveri abdulmukim bin amerikancı bizzat kendisi masonik örgütlenmede sınır tanımamış ve o kadar kayıt yaptırmıştır ki 1482 senesinde real madride transfer olmuştur.alın bakın baliç real e gitti,sonuçta gururuyla oynadılar çocuğun.şimdi bremen mızıkacısı gibi derbeder olmuş kendini müslüm gürsese vermiş diyorlar...işte tüm tarihimiz ibreti alem olsun diye arşivlerde çürüyüp dururken bundan neden ders çıkarmamakta bu kadar diretiyoruz?arşivler çürüse ne olur çürümese ne olur sevgili döner?bırakın bu çürütmeyi lütfen...sonra demişsinizki sırplar antepte baklava bırakmıcaklarmış,neden bırakamsınlar efendim? bir kere sırplar baklava değil kazandibi severler,baklavayı yedikleri anda mutasyona uğrayip bogomil olurlar zaten.o yüzden baklavadan şiddetle kaçındıklarını biliyoruz.hem siz bırakın elin sırbını,hemen gğrcistan sınırında büyük bir abaza tehdidiyle karşı karşıyayız.bunu neden görmezden geliyorsunuz?...sonra koskoca hindistanı bir inek uğruna karşınıza alıyorsunuz,su aygırının lezzet olarak ne eksiği var,bana bunu söyleyin bende bu ülkeyi terkedip lesothoya taşınayım...saygılar

toplum bana henüz hazır değil said...

bi de bor madenleri var. kullandırtmıyolar.

Oya Yoga said...

yazınızı çok haklı buldum tamamını okuyup. gerçi biraz uzundu yarısından sonra ilgim dağıldı ama yine de güzeldi. hatta başını okuduktan sonra konuyu kavradım...rejim konusunda benim de kafam karışık. kalori rejimi mi yapmalıyım yoksa diğer türlü bir rejim mi bilemiyorum, her gün yürüyüş yapıp obezlikten kurtulmamı söyledi doktorum, ama benim rejim konusunda kafam karmakarışık, ne yapayım bilemiyorum. siz de haklısınız çok karmaşık bir konu bu. sanırım rejim için zayıflama hapları kullanıcam. size de öneririm. rejim için ihtiyacınız olabilir benim gibi şişmansanız. sevgiler.